İkiz Alev Yolculuğu

 

 

 

              Dünya okulundan geçerken, hayatıma giren tüm varlıkların, gökyüzünde duran birer yıldız olduğunu, zaman zaman o yıldız tozlarını üzerime akıttıklarını düşünüyorum...

Kimisi aldığım dersler için ödüllerini koyuyor avuçlarıma, kimisi daha bitmedi yola devam et hatırlatmaları yapıyor.

Hepsini kabul edip yürümeye devam ediyorum.

Ne zaman ışıklı bir kapı görsem tanıyorum.

Ne zaman kader kapısı görsem tanıyorum.

Yüzlerce ışıklı kapı var ve hepsi aynı kapıya çıkıyor biliyorum.

Bu biliş yolcuğumun ilk idrak alanıydı.

Hayatıma dokunan, yaşamıma giren ve görevleri bitince yollarına devam eden tüm yıldız tozlarının rehberliklerine teşekkür ediyorum.

Ne muhteşem bir karşılaşma ve ne güzel dersti her biri...

İçimdeki ışığı yakan ve yol boyunca elini üzerimde hissettiğim Yaradan’ıma şükürler olsun.

İkiz alevimi bu enkarnasyonumda karşıma çıkaran hayat planıma şükürler olsun...

 

                Ben Sibel Helia Eşiyok, size ikiz alev yolculuğundan bahsedeceğim.

Maharaj der ki: ‘’ “Ressam resmin içindedir, resim de ressamın içinde”

İkiz alev yolculuğunu tam da özetleyen bu cümledir bana göre, onlar birbirlerinin içindedirler.

Dünya, ikiz alev yolculuğunda mıyım, bu deneyim gerçekten çok mu sarsıcı, ikiz alev tam olarak ne demek diyenlerin soruları ile yanıp tutuşmakta…

İnsan, algısının yetmediği ve durumu anlayamadığı, idrak noktasına indiremediği her durumdan korkar. Daha önce alışık olmadığı bir durumla karşılaştığında korkar.

Hemen bir suçlu arar, neden böyle hissettiğini sorgulamaz.

İnsan korkar ve suçlayacak bir şey arar ve bulur da…

Suçlayınca birini, bir şeyi ya da bir oluşumu, rahatlar. İçten içe kendine mesaj verir; “Olanlar senin suçun değil hepsi başkalarının suçu”

Ortada sadece “bir olan “olduğunu idrak edemez, etrafına saldırmaya başlar.

Evrensel yasalardan haberi yoktur, araştırmak için de kendince vakti yoktur (!) karşısına gelen her olayı, kişiyi suçlar.

Korkar ve suçlar.

Böylece yükü üzerinden attı sanmaktadır.

Korkar ve yüzleşmek yerine kaçar ve suçlamaya devam eder...

“Her şiddet bir yardım çağrısıdır” der Louis Hay…

İnsan korkar ve suçlamaya devam eder, ta ki etrafında suçlayacak hiç kimse kalmayana dek…

Yalnız kalınca söylenmeye başlar; peki bu kimin suçu, diye…

En nihayet oralarda bir yerde, aynaya rastlar, göz göze gelir kendisiyle…

Ve şoka girer.

Olan budur…

Tüm dünya insanları kendisi ile yüzleşiyor.

Korkacak bir şey yok, suçlayacak hiç kimse yok…

“Sen biliyordun ve bana söylemedin” diye etrafınıza saldırmayın.

Söyleyemezdi evrensel yasalardan haberi var ve senin büyümen için o ayna ile yüz yüze gelmen gerekiyordu.

Bu yüzleşmeyi senin elinden almak, sana büyük haksızlık olurdu.

Bunu anlayabiliyor musun?

Buradaki hizmeti görebiliyor musun?

Sevgi nasıl bir şey diye soruyorsun, kendine.

Buradaki sevgiyi görebiliyor musun?

                İşte ikiz aleviniz size bunu yapar, masanın altına süpürdüğünüz tüm gölgelerinizi ortaya serer, bilinçdışınızda var olan her paradoksu

Yüzünüze tek tek çarpar. Doğrusunu isterseniz bunu bilmeden yapar, kendi de minik bir şoka girer ve neden yaptığına da akıl sır erdiremez.

Ben bu döneme ‘’ Tanrısal Dokunuş’’ diyorum…

                İkiz alevler, bu dünyaya koşulsuz sevgiyi göstermeye, gezegene demirlemeye ve aşkın tanımını değiştirmeye geldiler.

Hani soruyorsunuz ya nasıl anlarım diye, ikiz alevim olup olmadığını.

Bundan şüphe etmediğinde...

Gerçek cevap budur…

Çünkü, ruh bilir ve ikiz alevi konusunda şüpheye düşmez.

Sen O’na baktığında gözlerinde kendi yansımanı göreceksin ve O sana baktığında Tanrı’nın yansımasını görecek…

Her şeyden öte sen O’nu ışığından tanıyacaksın.

Aranızda inanılmaz bir telepati yaşanacak, ne hissediyor bileceksin, ne yaşıyor hissedeceksin ve bununla birlikte O’nu her koşulda kabul edip seveceksin.

Kendini seversen ve kendi öz varlığının her halini kabul edersen, evren sizi yaklaştıracak birbirinize.

Bariyerlerini indirip, zırhlarından soyunup kendine sarıldığında, O’nunla karşılaşacaksın ve inan bana bu eşsiz olacak.

İkiz alev sınavlarına gelince;

Biliyorum kulağa hoş gelmedi, yine de hissedilen sıcaklık bazen alevler arasında değişir :) 

Evrenin mizah anlayışı zaman zaman kendini belli eder.

İkiz alevinle karşılaştın, oh mis benden bir tane daha diye düşündün değil mi, beni anlıyor, koşulsuz seviyor ve ben de O’nu koşulsuzca seviyorum.

Tanrım bariyer yok, rol yok, yalan yok olduğum gibiyim.

Uyanıyorum ve hemen aklımda, rüyalarımda sık sık, oh be bunca arayışım bitti (bunu hepsi hissediyor, ben de böyle hissettim) nihayet buldum O’nu.

Muhteşem diye kendi kendine cümleler kurmaya başladığında;

Evren hemen sormaya başlar, peki diğer ilişkilerini de çözdün mü.?

Kendinle aran nasıl, ebeveynlerini affettin mi, hani koşulsuz sevgiyi yaşayıp  yaşatacaksınız ya, herkesi olduğu gibi kabul ettin mi.?

Ego bilinci nasıl, sağlıklı bir seviyede mi, eski kalıplarınla yine devrede mi, seni yönetiyor mu.?

Dur size bir ders vereyim de bakalım içinden kolay çıkacak mısınız diye evren sürprizlerini yapmaya başlar.

Ayıkla pirincin taşını dönemi başlar.

İkiz alevler, pirincin taşını ayıklamaya başladıklarında, sorgulamaya da başlarlar.

Ne oldu.???

Evren hızlıca cevap verir, ne kadar alt benlikte sorun varsa, her ikisinin de önünde gölgelerinin bombasını patlatır.

Yetersizlik mi, değersizlik mi, öz saygı mı, ebeveyn mi, ego bilinci mi, ne kadar hatalı veri ve kod varsa hepsi karşındadır.

İkiz Alevler ayrı düştüklerinde ilginç bir şekilde bolluk kapıları da tıkanır.( Bunu evrenin ayar verme şekli diye düşünüyorum)

İkiz Alevlerin arası fiziksel boyutta açılmaya başlar.

Bilinci daha uyanmış taraf hangisi ise, arınma sürecine girer, yolun arınmaktan, gölgeleri dönüştürmekten geçtiğini anlar.

Ne enteresan ki alevlerden biri arındı mı diğerine de tesir eder. Aralarındaki canlı ışık sürekli gidip gelmektedir.

Ve bu yüzden dişil tamamen uyandığında eril birden gözlerindeki perdenin aniden kalkması ayılır.

Tüm bunları geçtiğinizde, en derin ve en muhteşem sevginin kollarında tümüyle bariyersiz akmaya başlarsınız.

Buna değmez mi.?

            Olasılıklar planı, hakikat kapısında değişir.

Avuçlarını aç ve içindeki çizgilere bak, onları takip et, nasıl her gün değiştiklerini gör, sen dönüştükçe.

Hakikatı uzakta arıyorsun, oysa o senin hücrelerinde uyuyor.

Perde uzakta sanıyorsun, oysa kalbinin tam üzerinde.

Sen katman katman soyundukça yüklerinden, hakikat ruhundan gözlerine düşer, gözleri çıplak olanlar kalbini sık duyanlardır.

Perdeyi aralayanlar, gerçeğin sevgilisine bir su damlası gibi karışanlardır.

Aşk olmadan aşkın sırrına ermek istiyorsun; Tanrı’yı kimin gözlerinde görürsen, aşk oradadır.

Senin Tanrın / Tanrıçan kim.?

Sen Yaradanı uzakta arıyorsun, bir yerde tahtında oturuyor sanıyorsun.

Oysa O seninle dünya okulunda oyun oynamakta.

Şimdi içselleşmezse okudukların yine de üzülme, herkesin bir zamanı vardır, teslimiyete geçtiği…

Yine de avuçlarına her gün bak, neden duayı avuçlarını yukarı kaldırarak yaptığını düşün, Yaradan neyi görmeni istedi.?

Düşün bunu.

Düşün ancak düşünerek bulamayacaksın.

Hiç olana kadar soyunmaya devam et.

Hiçlikten hep olana dek.

Gerçeğin Sevgilisi (ikiz alevin ) sen hep olduğunda, seni bulacaktır.

Evet.

 Bu hiç bir yerde yazmıyor.

Ve bununla birlikte

Avuçlarında yazıyor…

                   Ve ikiz alevler bu gezegene koşulsuz sevgiyi dünyanın üzerinde, toprak ana ile rezone olarak yayacaklar.

Son aldığımız rehberliğe göre de dünyayı çepeçevre saran ızgara noktaları (ley hatları ya da enerjisi yüksek alanlar diye düşünebilirsiniz) üzerinde olacaklar.

İkiz alevler bir yaşam çiçeği deseni oluşturuyorlar, bu nedenle ikiz alev çiftleri, dünyanın farklı noktalarında duruyorlar.

Bu dünya üzerinde var olan herhangi bir aşk değil, bu tam da gerçeğin sevgilisi hikayesi…

Sizce de muhteşem bir his değil mi?

İkiz alev bilinci sorumluluktur ve koşulsuz sevgiyi gezegene yaymaktan daha önemli ne işimiz olabilir ki dünya okulunda?

Sizce de öyle değil mi?

Sibel Helia EŞİYOK

15 Mart 2021

 

Image

Arzu KOLOĞLU

1978 yılında Niğde’de memur bir aile...

Image

Aynur GÖRMÜŞ

“Aynur Görmüş” Kimdir? 17 Şubat...

Image

Aynur KULAK

2005 yılında Günlerden Bir Gün romanı ile ede...

Image

Ayşegül EKŞİOĞLU

İstanbul’da doğdum, Pertevn...

Image

Burak KETENCİ

1976 yılında İstanbul’da doğdu. Y...

Image

Gülhan MERİÇ

1975 yılı Düzce doğumludur. Anadolu üniver...

Image

Hasan Ünal TEKAĞAÇ

1974 yılında doğdu. Amasya Merzifonludur....

Image

İbrahim KORKMAZ

1986 yılı Bulgaristan doğumlu olan İbrahim Ko...

Image

İlkay AKIN

Almanya’da doğdum. İlköğretim 1. sınıfı...

Image

Psk. İlkim ÖZ

İlkim öz, Ankara doğumlu olup Hacettepe ünive...

Image

Mehmet DEĞİRMENCİ

1974 yılında Denizli’de doğdu. İstanbul...

Image

Orçun OĞLAKCIOĞLU

Orçun Oğlakcıoğlu 1974 yılında Denizli’...

Image

Özlem KALKAN ERENUS

1989 yılında İstanbul Lisesi'nden, 1993'te...