Öyle özlüyorum ki seni çocuk, hani rüzgâr gibi buram buram içime çekesim geliyor ter kokunu. Koşturup durmuşsun bütün öğleden sonra. Sırtın sırılsıklam, saçlarından yüzüne su tanecikleri boşalıyor durmadan. Burnunu çekmiyorsun şimdilik ama çekeceksin. Yarın öksürükle uyanacaksın muhtemelen. Yine annen söylenecek, babansa iş büyüyünceye kadar oralı olmayacak. Ve sen de nane limona talim edeceksin, yemekte karabiberli tavuk suyu çorbayla.
Sonra geçecek. Tıpkı diğerleri gibi. “En kötü günüm bugün” dediğin her günü yırtıp atacaksın takviminden. Büyümeyi de öğreneceksin, unutmayı da ve hatta sevmek kadar nefret etmeyi de. Özür dilemekte zorlanmayacaksın belki ama kabul ettiğin özürlerin çoğu içine sinmeyecek. Çok geçemeyecek, bir süre sonra her şeyi mutluluğa bağlayacaksın. Ve mutlu olamadıkça, kendini aramak için dışarı çıkacaksın ilk fırsatta. İşte o gün, sana paranın ve kazanmanın yetmediği gün olacak çocuk. Kim bilir belki dışarda beni tekrar göreceksin. Görünce tanıyacak mısın, tanırsan selam verecek misin?
Gidesim geliyor çocuk. Neyin içine koysalar orada kalıyorum çünkü. Can çekişmek öksürmeye benziyor burada. Kimse yüzüne bakmıyor, mendille yüzünü kapatman yeterli. Sonra şehrin gövdesine ne kadar saplanırsan, o kadar yara alıyorsun. Aman sakın, sen benim gibi yapma. Özgürlük masallarıyla doldurma ruhunu. Alıp başını gitme, giderken sevme, severken asla âşık olma. Terk edildiğinde mezesiz rakılarda arama güzel günleri. Birbirine benzeyen yirmi dört saatler için oflarken, kimsesiz kalır kalmaz o günlere mutluluk ismini takma. Oyun değil bu, hâlâ çok küçüksün. Yalan söylemeyi beceremeyecek kadar küçük. Sen sen ol, bu konuda becerikli olma.
Sözlerimi dinledin mi çocuk? Seni özleyen bu adam parktaki simit satıcısından başkası değil. Otuz sene önce, annenin elinden tutup koşarak geldiğin o parkı hatırla. Ağaçların yaprakları gökyüzünü örterdi. Ve salıncağa binebilmek için dakikalarca kuyrukta beklerdin. Sonra gözün ya simitçide olurdu ya da pamuk helvacıda. Önüne bakardın hep. Annenden para isteyemediğin o günlere ait hafızanda açan görüntüler soldurmasın düşüncelerini. İçine karışacağım bir kalabalık bulamam diye korkmayı da bırakabilirsin artık. Çocukken büyük olman beklendiyse, senin suçun değil ki bu.
Şimdi alışveriş mağazalarının ikamet ettiği o parkta geçirdiğin saatleri özlemeye devam et olur mu? Çünkü özlemek, elinden almaya hiç kimsenin gücünün yetemeyeceği en güzel şeydir. Ve yaşını söylerken artık gülmek içinden gelmese bile, hâlâ çocuk olma özgürlüğün cebinde. Cüzdanındaki paralardan daha kıymetli olan tek şey o. Unutma.
Umut Kaygısız
1982 Manisa doğumluyum. Hacettepe üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü mezunuyum. Şu an strafor fabrikasında “üretim planlama uzmanı...
1978 yılında Niğde’de memur bir aile...
“Aynur Görmüş” Kimdir? 17 Şubat...
2005 yılında Günlerden Bir Gün romanı ile ede...
İstanbul’da doğdum, Pertevn...
1976 yılında İstanbul’da doğdu. Y...
1975 yılı Düzce doğumludur. Anadolu üniver...
1974 yılında doğdu. Amasya Merzifonludur....
1986 yılı Bulgaristan doğumlu olan İbrahim Ko...
Almanya’da doğdum. İlköğretim 1. sınıfı...
İlkim öz, Ankara doğumlu olup Hacettepe ünive...
...
1974 yılında Denizli’de doğdu. İstanbul...
Orçun Oğlakcıoğlu 1974 yılında Denizli’...
1989 yılında İstanbul Lisesi'nden, 1993'te...