Balıkçı Rahmi 1.Bölüm

Hakan Kum derKi

BALIKÇI RAHMİ

 1.BÖLÜM

 

Aynanın karşısında ellerimle uzun beyaz sakallarımı sıvazlayarak düzeltiyordum. Sigara içmekten sararmış bıyıklarımı sorma gitsin. Her şeyi denedim kolonya dahi sürdüm, bir türlü beyazlatamadım. Ne yapayım? Sigarayı bırakmak ne mümkün! O eski bir sevdadan hatıra. Bıraksam belki de şu lanet öksürüğüm azalır ama nerede…

 

Zilli de gelmiş ayaklarıma sürtünüyordu. Zilli dediğime bakmayın, zili falan da kalmamıştı on yıl önce. Masumu, Beykoz’daki bir kayıkhanede bulduğumda sıska ve açlıktan ölecek gibiydi. Aldım yanıma, Allah rızkımızı verdi. Dostumun isminin zilli olmasının sebebi; bir yaz günü bahçede çardağın altında oturmuş bardağımdaki çayın sonunu yudumlarken, yolun karşısında dansöz Nuriye’nin evinde bir bağırıştır koptu. Biraz sonra bizimki koşarak yanıma geldi, oturduğum tahta taburenin altına girmiş gizleniyordu. Eğilip baktım ağzında bir şey vardı. Elimi uzattım biraz direndi ama aldım. Bizimki gitmiş dansöz Nuriye’nin zillerini kaptığı gibi gelmişti. Nuriye de elinde terlik biraz sonra bahçe kapısında görünce ayağa kalktım. ‘‘Nuriye, hoş geldin kızım ne oldu?’’  Nuriye, şöyle bir durdu ‘‘hiçte hoş gelmedim Rahmi abi, senin o kedi…’’ derken  hemen zilleri uzattım, ‘‘al kızım zillerini mi arıyorsun? Bizim yaramaz almış. Ne yapacaksın kızlar birbirini kıskanır’’ dediğimde biraz ortalık yumuşamıştı. Nuriye masumun yanına gitti. Biraz sevdi, ‘‘seni zilli seni’’ dediğinden beri ismi Zilli kaldı. O gün bugündür mahallede Zilli aşağı Zilli yukarı...

 

Doğdum doğalı tepenin sonundaki baba yadigarı bu ahşap evde yaşıyoruz. Nasıl yaşıyoruz bir Allah bir ben biliyorum. Yağmur yağmaya görsün, tavan kevgir… Üç leğen birkaç tencere, oda oda geziyoruz. Anlayacağın ev yaşlı, ben yaşlı, Zilli yaşlı… Bakalım hangimiz önce yıkılacağız. Bu sabah da; üç zeytin, yavan ekmek, bir bardak çay… Al sana kahvaltı…

 

Yavaşça açıyorum dış kapıyı, kapının menteşesi ‘‘artık biraz yavaş’’ der gibi öyle bir cayırdıyor ki! Aldırış etmedim ama nazikçe kapattım kapıyı. Sabah ayazında ince ince atan kar taneleri bacalardan çıkan isli kömür dumanlarının arasında kaybolurken dik yokuşu peşimde Zilli ile aheste iniyorduk. Ciğerci Ali’nin dükkanının önüne geldiğimde Ali, elinde tuttuğu kesekağıdındaki Zilli’nin günlük yiyecek nevalesini bana uzatıyordu. Sesi çıkmaz pek Ali’nin. Biz ilkokuldayken ateşli bir hastalık sonrası sesi de az çıkar olmuştu. Az konuşurdu ama vicdanlı çocuktu Ali. Kısık sesle ‘‘günaydın Rahmi, yavrunun erzağı…’’  derken eğilmiş Zilli’yi seviyordu. Zilli de onu çok seviyordu.‘‘Günaydın Ali, siftah yaptın mı?’’ Hafif kekeleyerek ‘‘yook’’ diyorken cebimdeki son tekliği uzattım, her zaman yaptığı gibi elimi itiyordu. Dalgınlığından faydalanıp beyaz önlüğünün cebine bıraktım. Nafile! Kalır mı altında? Koşarak dükkandan içeri girdi.‘‘Verdiğin para çok Rahmi. Sabah, ekmeği çok almışım. O zaman şu somun ekmeği al’’dedi ve bana uzattı. Almasam küsecek. ‘‘Tamam Ali, hadi sana hayırlı işler. Yola devam ediyorum…’’

 

Edip Dayı’nın evinin saçaklarından fırlamış tuğla kiremitlerin üzerinde, kirli beyaz serseri martıların çığlıkları yankılanıyordu. Çığlıklar, yolun sonunda bulunan mezarlıktaki insanların feryatlarına karışıyordu. Biraz daha hızlandı adımlarım. Kalabalık, mezarlığa sığmamış demir kapının dışına taşmıştı. İçimden ‘‘çok iyi bir insandı herhalde. Ağlamayan hiç kimse yok, nerdeyse herkes ağlıyor’’ diyordum ki, yufka yüreğim daha fazla dayanamadı…  Gözlerim dolmuş ha ağladım ha ağlayacaktım. Beykoz küçük bir semtti, herkes birbirini tanır diyordum ki, birden Uzun Yusuf’un oğlu Murat çıktı karşıma. “Oğlum Murat, kimin cenazesi bu?” Rahmi Amca, “Meryem teyze sabah uyanmamış” dedi. Oğlum dedim, “bizim İsmail amcanın kızı sarı Meryem mi?”Murat “evet”  dedi. Ah be sarı Meryem’im… Baban vermedi seni bana! Sevdamın ismi, Meryem’im. Sen bana küstün, oysaki seni çok sevmiştim. Sen ellerimi bıraktın, ben her şeyi... Derken, gözyaşlarım gözlerimden boşalıyordu. Biraz da kalabalığı iteleyerek mezarlığa girdim. Abisi Arif, son kürek toprağı atmış üzerini düzeltiyordu. Biraz yaklaştım. Göz göze geldik...

1. BÖLÜMÜN SONU

Image

Arzu KOLOĞLU

1978 yılında Niğde’de memur bir aile...

Image

Aynur GÖRMÜŞ

“Aynur Görmüş” Kimdir? 17 Şubat...

Image

Aynur KULAK

2005 yılında Günlerden Bir Gün romanı ile ede...

Image

Ayşegül EKŞİOĞLU

İstanbul’da doğdum, Pertevn...

Image

Burak KETENCİ

1976 yılında İstanbul’da doğdu. Y...

Image

Gülhan MERİÇ

1975 yılı Düzce doğumludur. Anadolu üniver...

Image

Hasan Ünal TEKAĞAÇ

1974 yılında doğdu. Amasya Merzifonludur....

Image

İbrahim KORKMAZ

1986 yılı Bulgaristan doğumlu olan İbrahim Ko...

Image

İlkay AKIN

Almanya’da doğdum. İlköğretim 1. sınıfı...

Image

Psk. İlkim ÖZ

İlkim öz, Ankara doğumlu olup Hacettepe ünive...

Image

Mehmet DEĞİRMENCİ

1974 yılında Denizli’de doğdu. İstanbul...

Image

Orçun OĞLAKCIOĞLU

Orçun Oğlakcıoğlu 1974 yılında Denizli’...

Image

Özlem KALKAN ERENUS

1989 yılında İstanbul Lisesi'nden, 1993'te...