Kendini Gerçekleştirmek - 3.Bölüm

 

Kalbini Açabilmek

 

Kendini gerçekleştirebilmenin yolu, önce;

"Ben Kimim?" 

ve

"Kim Olmak İstiyorum?" 

sorularına cevap vermekten geçiyor. Bunun için de ; inanç kalıpları ile dolu;

  • zihninden özgürleşmen, bedenini gevşetmen
  • düşlemeyi bilmen
  • kalbini açabilmen, niyet edebilmen ve kendini buna adaman

gerekiyor, sonucunda kendi gerçekliğini yaşayabildiğin bir hayat !

Önceki aylarda "Kendine Özgürleşmek" ve "Düşleme Sanatından" bahsetmiştik, o zaman şimdi kalbini açabilmeyi, niyetlerimizi konuşalım.

 

Peki kalbini açmak ne demektir ve kalp nasıl açılır?

Bedenimizde 2 adet beyin vardır aslında, zihin beyni ve kalp beyni. Bu iki beyni birleştirmeden seçimler yaptığımızda ve kararlar verdiğimizde, sonunda nicelik olarak olmasa bile, bir şeyler hep eksik kalacaktır. Zihni daha analitik, kalbi ise duygular ve ilişkiler olarak ayırsak bile, yaşam bize bütünsel bakabildiğimizde tatmin edici sonuçlar getirecektir.

Zihin beynimiz çok şey bilir, bir sürü bilgiyi saklama kapasitesi vardır ama kalple iş birliği yaptığında çok daha fazlasına sahip olabiliriz.

  • Sadece zihin beynini (akıl ve düşünce motoru) kullandığımızda,

analitik bir bakış açısıyla bu bizi başarıya, zenginliğe götürecektir belki ve tek başına bilinçli bir akılla yaşayabileceğimizin yanılgısına da düşürebilir. Ancak sonucunda bu kadar rasyonellik insanı bireysel tatmine ama aynı zamanda tek başınalığa, kibre sürükleyecek ve bu içe doğru bir yolculuk olacaktır. 

Oysa ki yolculuğumuz dışa doğru da olmalıdır. Ancak kalp beynimiz açık ve sezgilerimiz de devreye girdiğinde, bütünsel bir bakış açısıyla hem kendine hem de daha dışa dönük olarak başkalarıyla bağlantı kurmaya yönelir ve ihtiyaç duyarız.

  • Sadece kalp açıklığı ile yaşamak da duyguları yönetememeye,

olayları kişiselleştirip içselleştirmeye sebebiyet verecektir. Bu da çok acıtır, başka dertler derdiniz, çözemeyeceğiniz sorunlar sorununuz olurken , sonuç da çoğu kez hayal kırıklığıdır. Bu da tamamen dışa doğru bir yolculuktur.

İkisi de kendi başınalığı ile hem sağlığı hem de yaşamda anlam bulmayı zorlaştırır. Birinde aşırı mekanik, diğerinde ise aşırı duygusal olabilir insan.

 

Kalbinin kapalı olduğu durumda ruhun yalnızlaşması, birbirimizle olan bağlantımızın yoksunlaşması sonucu insan depresyona sürüklenir ve sağlığı bozulur . İnsan birbiri ile ilişki kurmak üzere evrimleşmiş sosyal varlıklardır. Yalnız kalırsak hasta olur, ancak beraberken iyileşebiliriz. Bu yüzden ancak açık bir kalple başkalarını anlamayı, hayatı güzelleştirmeyi, paylaşmayı, başkalarını da iyileştirmeyi öğrenebiliriz. Yaşamın bütünselliği için de sadece kendimizi değiştirmek veya dönüştürmek yetmez, ancak başkalarının hayatını da olumlu yönde değiştirebildiğinde ve başkalarına da  ilham olabildiğinde, dünyaya, bütüne katkı sağlaman mümkün olacaktır. Kalbini açmak tam da böyle bir şeydir. Uzun süreli kapalı kalan bir kalp mutlaka bir şekilde sesini duyuracaktır yaşamda.

O yüzden yüklerinden arınmış, an’da düşünüp, yeni bir düşünce biçimiyle an’da seçimler yapabilen tertemiz bir zihinle, açık bir kalp, birlikte, sizi kendi gerçekliğinizle özgür yaşayacağınız, tatmin olunacak bir hayata götürebilir.

 

Bilim adamları kalbin beyne, beynin kalbe gönderdiğinden çok daha fazla sinyal gönderdiğini söyler. Hem güçlü düşüncelerimiz hem de güçlü duygularımız olabilir ancak güçlü duygular düşünceleri bastırabilirken, güçlü bir düşünce ile duyguları bastırmak çok kolay değildir. Duygu bedene, insanın artık oluşuna inmiştir, düşünce ise henüz zihindedir. Bu hayatınızda bir şeyi çok istediğinizde ya da çok kaygı duyduğunuzda da geçerlidir. Kalpten olmasını dilediğinizin gerçekleşme olasılığı ile düşüncede istemek olasılığı arasında büyük fark olacaktır. Kalbin çekim gücü çok daha büyüktür. O yüzden düşlemek daha çok kalple ilgilidir.

Dolayısı ile zihnin beyni ile kalp beyninin birlikte işlediğinde gerçekliğine ulaşır insan.

Her insanın hayatında acıları, yaraları, çaresiz hissettiği zamanları vardır. Kimse mükemmel bir hayatın içine doğmaz. Bu acıları yok sayarsak, üstünü örtersek iyileştiremeyiz, daha derinlere gömmüş, büyütmüş oluruz. O acıları olduğu anda kabul edip, yaşamak gerekir. Acının varoluş gerçekliğinden kaçma şansımız yoktur. Acı çektiğimiz zamanlarda hep kalbim ağrıyor deriz ya genelde, işte çoğu zaman bu ağrı doğru bir ağrıdır, kalbin açıldığını genişlediğini gösterir bize.  Biz bu yaraları aldığımızda aslında gerçekte kalbimizi açmayı öğreniriz. İyi şeylerden çok, acı tecrübeler bizi eğitir, değiştirir, dönüştürür, fırsattır o anlar, başka çözümler bulmak zorunda olduğumuzun farkındalığını yaratır, yaşamda her zaman başka yollar daha var olabileceğini, o acılardan kaçma yerine, kabul edip yolculuğa devam edebilmek için tutunacak başka anlamlar bulmamızı, dertlerde eşsiz olmadığımızı, başkalarının da hayatlarının zor olabileceğini görmek konusunda büyütür adeta bizi bu zor durumlar. Hepsi birer hediyedir. Ne yöne gitmemiz gerektiğinin haritasını verir bir nevi.

 

Peki nasıl başaracağız “Kalbimizi Açmayı” ?

Her sabah uyandığımızda kalbimizi açmak için ritüellerimiz olmalıdır. O gün kendimiz ve çevremiz için nasıl bir insan olacağımızı seçerek başlayabiliriz. Dünyada olup bitene tepki veren değil, önce olanla bir olan, değiştiremeyeceğiniz, akıştaki yaşamla hizalanan ama kendi yaşamınızda oluşunu seçerek, etkili bir insan olma yol haritası ile başlamaya niyet etmelisiniz. Örneğin ; 

  • Başımıza gelen her şeye şükran duyabiliriz; olana kendi inanç kalıplarımızla farklı bir anlam yüklemeden, olduğu hali ile görüp, büyütmeden, üzerine dramalar yaratmadan, kurban psikolojine girmeden , olanın bize bir hayrı göstermek istediğini düşünebiliriz.
  • Sevgi vermesi ve alması bedava bir şeydir, bolca saçabilir, çevremize sınırsızca bulaştırabiliriz.
  • Adaletsizliklere tepki vermek yerine, biz kendi varlığımızla adil ve onurlu bir duruş sergileyebilir, dünyaya adaleti biz getirebiliriz.
  • Öfkeyi, suçlamayı bir kenara koyup kimsenin ne yaşadığını, şartlarını bilmeden, onun gözünden dünyayı göremeyeceğimiz gerçeğini kabul ederek, hoş gürü ile olanlara yaklaşabiliriz.
  • Ağzımızdan çıkan her sözle bütün olup, doğruluktan şaşmadan yaşayabilir, net ve samimi iletişimi seçebiliriz.
  • Doğada gördüğümüz her canlıya şefkatle, merhametle yaklaşabiliriz.
  • Her kim olursak olalım, bunların sadece bize verilen sıfatlar olduğunu, sadece her canlının var oluşu ile değerli olduğunu anlayıp mütevazı bir insan olarak yaşayabiliriz.
  • Dertlerde de, sevinçlerde de eşsiz olmadığımızı, başkalarının da büyük dertleri olabileceğini düşünüp anlayışla yaklaşabiliriz.
  • Tıpkı hepimizin hak ettiği gibi herkesin düşüncesine olmasa da düşünce özgürlüğüne saygılı

 

İşte bütün bunlar insanın kalbini açmasına yardımcı olacak sadece birkaç niyet olabilir. Bunların her biri bizim seçimlerimizdir. Bütüne ilham olabilir, o görmek istediğimiz dünyayı bütün gücüyle kalbimizi açarak biz sağlayabiliriz. Sonucunda da;

  • Kızdığın, kırıldığın insanları düşün, onlarla tamamlanmak için kalbini açtığında bağışlayacaksın.
  • Çaresizliğinden, başarısız sonuçlarından kendine bir kurban yaratmaktan vazgeçtiğinde tatmin olmuş , kendini yeterli hissettiğin bir hayatın olacak.
  • Yaptığın bütün geçmiş hatalarını düşün, onlara kalbini açıp , şefkat gösterip onları o çocuğun yaşadığı zamana, geçmiş hatıralara bıraktığında, kendine ve başkalarına da merhameti şefkati gösterecek, toleranslı olacaksın.
  • İnsan olmanın kendini dünyaya kanıtlamak olmadığına kalbini açtığında , değerin aldığın sıfatlar olmadığını, her daim yeniden var olabildiğini göreceksin.

Ve önüne çıkan her kalbe, kendi kalbini açtığında, yaşamla bir bağ kurabildiğinde,  yalnız olmadığını görebilecek, gücünü fark edecek, sevgi ve şefkatin iyileştirici gücünü deneyimleyeceksin.

Kalp açıklığı sorumluluk gerektirir, can acıtır, etki ve aksiyon gerektirir, çözüm insanı olmanızı ister, sancılıdır. Ama kapalı, taş bir kalple yaşamak mı, insanlarla bütün olmak mı, bir daha düşünmelisin!

Hepimizin tüm bunları gerçekleştirmek için bir beyni bir de kalbi vardır ve her birimiz bunu insanların iyiliği için nasıl kullanabileceğimizi eğer istersek öğrenebiliriz. Her zaman hata yapıp , sonsuz kere de yeni performansları deney-imleyebiliriz. Çünkü buraya yaşamaya değil, başarılı olmaya değil, deneyimlemeye geldik. Deneyimin “iyisi” ya da “kötüsü”, “olması gerekeni” olmaz, yaşamın akışında sadece olan olur, sen de anlamlar yükler ve olanın içinden geçip gidersin. Giderken her insanda olduğu gibi içindeki aydınlık yüzün mü yoldaşlık etsin, karanlık yüzün mü sana , seçersin! Seçimin yaşamdaki deneyimlerin olacaktır.

Her birimizin ayrı hikayeleri, ayrı yaşanmışlıkları ve  ayrı düşleri vardır. Biz olmak istediğimiz insanı seçebiliriz.  Bildiğim şu ki; hepimizin içinde bu dünyayı daha yaşanabilir bir yer haline getirecek tamamlayıcı, şifacı bir güç vardır. O sadece kalbini açmanı ve oradan çıkarmanı  ve etrafına saçmanı bekliyor!

Ben, insanların birbirine hiç zarar vermediği, adaletli bir dünyada yaşamayı ve her daim böyle bir insan olmayı düşlüyorum.

Ya sen ?

 

Sevgiyle, şefkatle, sağlıkla…

Image

Arzu KOLOĞLU

1978 yılında Niğde’de memur bir aile...

Image

Aynur GÖRMÜŞ

“Aynur Görmüş” Kimdir? 17 Şubat...

Image

Aynur KULAK

2005 yılında Günlerden Bir Gün romanı ile ede...

Image

Ayşegül EKŞİOĞLU

İstanbul’da doğdum, Pertevn...

Image

Burak KETENCİ

1976 yılında İstanbul’da doğdu. Y...

Image

Gülhan MERİÇ

1975 yılı Düzce doğumludur. Anadolu üniver...

Image

Hasan Ünal TEKAĞAÇ

1974 yılında doğdu. Amasya Merzifonludur....

Image

İbrahim KORKMAZ

1986 yılı Bulgaristan doğumlu olan İbrahim Ko...

Image

İlkay AKIN

Almanya’da doğdum. İlköğretim 1. sınıfı...

Image

Psk. İlkim ÖZ

İlkim öz, Ankara doğumlu olup Hacettepe ünive...

Image

Mehmet DEĞİRMENCİ

1974 yılında Denizli’de doğdu. İstanbul...

Image

Orçun OĞLAKCIOĞLU

Orçun Oğlakcıoğlu 1974 yılında Denizli’...

Image

Özlem KALKAN ERENUS

1989 yılında İstanbul Lisesi'nden, 1993'te...