Doğaya gücümüz yetmez. Ateşi bulan akıl döner dolaşır kendini yakar… yok olan evimiz, geleceğimiz, doyumsuz nefsimiz olur… Uçaklar, helikopterler, binlerin ateşe gücü yetmez. Rüzgarın hoşgörüsüne, bilinçsizce tükettiğimiz suya, karbon salınımıyla dengesini bozduğumuz atmosferin zamansız bir yağmur bulutuyla içimizi soğutmasına muhtacız aslında… Doğa kendi kendini yeniler ama ya insan? Bu bilinç düzeyi, bu teknolojiyle bile imkânsız. İhtiyacından fazlasını, hep daha fazlasını isteyen nefsi ehlileştirmedikçe, sularımız tükenir, dünya ısınır, hatta yanar, savaşlarla azaltamadığımız, hastalıklarla seyreltemediğimiz doyumsuz çoğunluğun kendi yarattığı cehennemde doğal afetlere teslim oluruz… depremler, seller, dolular yetmezse, yaktığımız ormanlar tek bedava şey olan havamızı eksiltmezse, küçük bir virüs, o da aklımızı başımıza getirmezse, evimiz, yuvamız yanıp kül olmasa bile, biz durup kendimize gelmedikçe karanlık umuda yol vermez… ya var olma nedenimizi hatırlayacağız ya da yok olacağız… Doğa kendi kendini yeniler, dünya dönmeye devam eder, ya bizli ya da bizsiz… seçim bizim… Tüketmek yerine var etmeye, sadece kendimize yaşamak yerine paylaşmaya, kendimizden öte canlara da nefes olmaya başlamak için geç değil… Bu hayattan öylesine gelip geçen bir ruh olmamak için, koruduğumuz her canla; ağacıyla, böceğiyle; yaşlısıyla, kadınıyla, çocuğuyla; siyahıyla, beyazıyla bir olmayı öğrenmemiz gerek… hem de kimseyi suçlamadan, başımıza gelenlerin cezasını başkasına kesmeden, seçimlerimizin sonuçlarını kabulde kalarak, daha iyisi için mücadele etmemiz gerek… bize bahşedilenleri sahiplenmeden, benim demeden, benliğini kaybetmeden… çok mu zor? Kalbimize dönüp, herkesin içindeki gizli hazineyi bulmak için ellerimizle toprağı kazıyarak, sevginin ışığında yol alırsak, sen, ben ve milyonlar bir olursa hiç de zor değil… karınca misali yuvamızı yapar, korur, paylaşırsak; doğa misali, kendimiz için değil biz için yaşarsak, paylaşırsak hiç de zor değil… Yeter ki sol yanımızda parıldayacak ışığa yol verelim,
gerisi “Biz ”in işi…
Bir Ağacın Sesinden
Ne zaman bir ateş değse
Kabuktan tenime
Dallarımdaki kuşlar gelir aklıma
Kucağımdaki geyikler
Derinlerimdeki canlar gelir
Ağustos böceklerinin
sesleri susmadan önce
Yaşam gelir aklıma
Önce kırmızı bir karanlık
Sonra duman grisine boyandı mı hayat
Köklerimle sımsıkı tutunur toprağa
Acısa da canım devrilmem
Bir tek böyle zamanlarda
Rüzgârı hiç sevmem
Yağmura dönüktür hep umutlarım
Aslında kendim için üzülmem ey dost!
Kaldır başını bir bak
Ölüm sessizliğinde haykırışım
Nefessiz kalan gövdemde
Kuru bir dala asılı kalsa da sevgimiz
Beni unutma...
Orçun Oğlakcıoğlu 1974 yılında Denizli’de doğmuştur. Lise öğrenimini Denizli Anadolu Lisesi’nde, üniversite eğitimini ise Orta Doğu Teknik...
1978 yılında Niğde’de memur bir aile...
“Aynur Görmüş” Kimdir? 17 Şubat...
2005 yılında Günlerden Bir Gün romanı ile ede...
İstanbul’da doğdum, Pertevn...
1976 yılında İstanbul’da doğdu. Y...
1975 yılı Düzce doğumludur. Anadolu üniver...
1974 yılında doğdu. Amasya Merzifonludur....
1986 yılı Bulgaristan doğumlu olan İbrahim Ko...
Almanya’da doğdum. İlköğretim 1. sınıfı...
İlkim öz, Ankara doğumlu olup Hacettepe ünive...
...
1974 yılında Denizli’de doğdu. İstanbul...
Orçun Oğlakcıoğlu 1974 yılında Denizli’...
1989 yılında İstanbul Lisesi'nden, 1993'te...